22 Eylül 2008 Pazartesi

DİNİ RESİMLER

EN GÜZEL DİNİ RESİMLER























http://www.bogazlıyan.org

Boğazlıyan hakkında bilmek istediğiniz herşey burada var.Ayrıca birde forum mevcut.

Boğazlıyan Kaymakamı Şehit Kemal Bey






TBMM 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla onu ilk “Milli Şehit” olarak kabul etti.
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey I. Dünya Savaşı sonrasındaki Mütareke döneminin işgal altındaki İstanbul'unda, işgal güçlerin, Ermeni azınlığın ve bir kısım bürokrasinin işbirliği ile I. Dünya Savaşı sırasındaki Ermeni tehcirleri esnasında yaşananlar için bir sorumlu arayışına girdikleri bir dönemde yargılanarak idam edilmiş bir mülki amirdir. T.B.M.M.'nin 14 Ekim 1922'de çıkardığı özel bir kanunla ilk 'Milli Şehit' ilan edilmiş, ve zaman içinde, zor şartlarda görev yapan yerel mülki amirin sembolü ve kahramanı haline gelmiştir.
Bugün Yunanistan sınırları içinde bulunan Yenişehir'de doğmuş ve I. Dünya Savaşı yıllarında Boğazlıyan Kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf Vekili olmuştur.
Kemal Bey, Ermeni tehcirinde görevini kötüye kullanarak ölümlere sebep olduğu iddiasıyla, idamla yargılanmıştır. İşgal şartlarında cereyan eden mahkemede, çoğunluğunu Ermeni komitecilerin teşkil ettiği ve İngiliz Yüksek Komiserliği’nin ve Rum-Ermeni Şubesinin temin ettiği birçok yalancı şahit çıkarılarak, akıl ve mantığın kabul etmediği bir sürü suç uydurulmuştur.
Mahkemede sanık sandalyesinde bulunan ve avukatlığını Saadettin Ferit Bey’in yaptığı Kemal Bey'in savunması ise tarihe geçmiştir:
Düne kadar hakimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz. Ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının matemi Müslümanların yüreklerinin sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur. Ermeniler ise, Rus Ordularının kah önüne geçerek, kah arkasında kalarak, ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek facialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı. Yozgat Vilayeti dahilinde sevk edilen bazı Ermeni - Muhacir kafilelerine, Ermenilerin Müslümanlara reva gördükleri facialara şahit olmuş, bazı asker kaçaklarının tecavüzü ihtimal dahilindedir. Ancak, savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla iddia makamının da isteği üzerine, kurbanlar verilmesi bir siyaset icabı sayılıyorsa, bu kurban, ben olamam. Siz kurban seçmekte değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz. Mutlaka kurban aranıyorsa, herhalde bu işlerin tertipçisi ve idarecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir.
Getirilen şahitlere ise şu şekilde cevap vermiştir:
Hepsi yalandır, uydurmadır. Reis Paşa, ben ne bunların söyledikleri Keller köyüne gittim ne de oradan geçtim. Burada vuku bulduğunu iddia ettikleri cinayetlerden de haberim yok. Hele parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek; rica ederim. Bu vahşeti kim yapar? Bu derece şem’i bir işi yapacak bir insan tasavvur edemiyorum. Esasen, birini ispat edemezler. Çünkü, hepsi iftiradan ibarettir. Benim haberim olmadan bir şey olmuşsa bilemem. Fakat bu ana kadar bu mevzuda hiçbir şikayetçi gelmemiştir. İlk defa burada Mahkeme huzurunda bu şikayetlerle karşılaşıyorum.
Mahkeme bu şekilde devam ederken, İngilizler ve Ermeniler Kemal Bey’in asılması için Mahkeme Başkanı Hayret Paşa’ya baskı yaptıklarından, Hayret Paşa istifa etmiş yerine “Nemrut” lakabıyla anılan Mustafa Paşa getirilmiştir. Mahkeme sonradan bu hakimin adı ile özdeşleşecek ve "Nemrut Mustafa Divanı" veya "Kürt Mustafa Divanı" şeklinde hafızalarda kalacaktır.
Nemrut Mustafa önceden verilmiş bir emri yerine getiren bir memur tavrıyla mahkemeyi sonuçlandırarak 8 Nisan 1919’da Kemal Bey’i idama mahkum eder. Önceden hazırlanmış olan bu idam kararı tasdik edilmek üzere saraya gönderilir. Padişah VI. Mehmet Vahdettin, “Damat Ferit Paşa Millet ile Padişah arasına siyah bir perde çekti” diyerek, bu kararı imzalamaz. “İş intikam ve bilahare mukatale şeklini alabilir. Yolun şimdiden önünü kesmek üzere fetva-yı şerife talebine mecbur oldum” der. Seyhülislam Mustafa Sabri “Divan-Harb-ı Örfi tarafından idama mahkum edilen Kemal’ın mahkemesi hak ve adle muvafık bir surette icra edilmiş olduğu takdirde, hakkında sadır olan hükm-i idamın derun-i varakada muharrer fetva ve mükul-i şer’iyeye muvafık olduğu veraste-i arzdır” şeklinde bir fetva verir.
Cezası infaz edilmek üzere İstanbul’a getirilmiş olan Mehmet Bey, Bekirağa Bölüğü’nden alınarak cezasının infaz edileceği yer olan Beyazıt Meydanı’na getirilir. Kemal Bey’in asılacağını duyan İstanbullular Beyazıt Meydanı’ndan toplanırlar. Kemal Bey’e idam sehpasının önünde son sözünü ne olduğunda, o halka şöyle der:
Sevgili vatandaşlarım, Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum. Son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet! Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin. Amin. Borcum var, servetim yok üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum. Yaşasın Millet...
Kemal Bey’in idam hadisesi, İngilizlerin hiç beklemediği şekilde büyük tepki ile karşılanır. Kemal Bey’in cenazesi vasiyeti üzerine, Kadıköy Kuşdili Çayırı’ndaki oğlunun mezarı yanına gömülmesi için, ailesine teslim edilir. Kadıköy’de büyük bir cenaze töreni yapılır. Tabut, Karaköy İtfaiye Karakolu önünden geçerken bir manga asker bayrağı yarıya indirerek selam durur. Alışılmışın dışında, tabut eller üzerinde defnedileceği yere kadar götürülerek, 10 Nisan 1919 Perşembe günü akşam üzeri toprağa verilir.
Kemal Bey’in üzerinde çıkan vasiyeti tarihe bir belge olarak kalacaktır.
Merhum sevgili oğlum Adnan’ın medfun bulunduğu Kadıköy Kuşdilli Çayır’ndaki kabristanda yavrumun yanına gömülmemi diliyorum. Teyzem ve kardeşim Kadıköy’ünde sakindirler. Teyzemin adresi Mühürdar Caddesinde 67 numaralı hanedir. Adı İsmet Hanım’dır. Defin masrafı teyzeme tevdi buyurulmalıdır. Kabir taşım, hamiyetli Türk ve Müslüman kardeşim tarafından dikilmeli ve üstüne şöyle yazılmalıdır: Millet ve Memleket uğruna şehit olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal’in ruhuna fatiha. Perişan zevcem Hatice’ye, yavrularım Müzehher ve Müşerref’e muavenet edilmesini, yavrularımın tahsil ve terbiyesine ihtimam buyurulmasını vatandaşlarımdan beklerim. Babam, Karamürsel Aşar Memur-u Sabıkı Arif Bey de acizdir. Kardeşim Münir de kimsesizdir. Bunlara da muavenet olunursa, memnun olurum. Türk Milleti ebediyyen yaşayacak, Müslümanlık asla zeval bulmayacaktır. Allah, millet ve memlekete zeval vermesin. Fertler ölür, millet yaşar. İnşaallah Türk Milleti ebediyete kadar yaşayacaktır. (30 Mart 1335 Boğazlıyan Kaymakam - Sabıkı Kemal)
Türk milleti onu unutmamıştır. Mustafa Kemal, şehit kaymakamın çocuklarını evlat edinmek istemişse de gümrük memuru emeklisi Arif Bey torunlarından ayrılmak istememiştir. BMM 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla Kaymakam Kemal Bey'i “Milli Şehit” olarak kabul etmiş, Beşiktaş’ta dört daireli bir apartman, Beyoğlu’nda bir ev ve kayd-ı hayat şartıyla tüm çocuklara maaş olarak bağlanmıştır. Çoçuklarından Müşerref Hanım bugün 93 yaşında ve İzmir'de yaşamakta

BOĞAZLIYAN İLÇESİ NÜFUSU ve TARİHÇESİ






Boğazlıyan İlçesi’nin 1945 nüfus sayımında 71.079 olan toplam nüfusun 1950 nüfus sayımında 52.833’e düşmesi Boğazlıyan’ın bir bucağı olan Çayıralan’ın müstakil bir ilçe haline gelmesinden, yine 1955 nüfus sayımında 61.004 olan toplam nüfusunun 1960 nüfus sayımında 50.001’e ilçemizin bucağı olan Sarıkaya’nın ayrılarak müstakil bir ilçe haline gelmesinden dolayı olmuştur.Ayrıca 1990 nüfus sayımında 67328 olan toplam nüfusunun Yenifakılı’nın ilçe olmasıyla 11.536 düşerek 56.335 te kalmıştır.TARİH Halk arasındaki söylentilere göre Boğazlıyan’ın yerinin kurulduğu dönemde bir bataklık halinde sazlıklarla kaplı olduğu, bu nedenle buraya girmek isteyenlerin bir çoklarının boğulduğu o sebeple bölgeye Boğazlıyan dendiği, sonradan ilçenin adı da bu isimden dolayı Boğazlıyan olarak kaldığı sanılmaktadır. Boğazlıyan adı teberi tarihinde “ barış içinde yaşanan yer “ anlamına geldiği ve isminin bundan ötürü verildiği kaydı bulunmaktadır.Sayın Prof. Dr. Mustafa AKDAĞ’a göre;Boğazlıyan Türkçe bir kelimedir. Kelime anlamı boğazına sarılan, kucaklayan, birbirine kavuşan anlamına gelir. Bu kavuşma iki yönlü değerlenmekte; birincisi üç akarsuyun bu topraklar üzerinde birleşmesi, kucaklaşması yani Kozan Özü, Karacaali Özü ve Karakoç Özünün Bahariye “Cavlak” köyünün önünde bir boğazda birleşmesidir. İkincisi kervanlarla ticaret yapan tacirlerin bu topraklar üzerinde birleşip buluşmaları bu ismin doğmasına sebep olmuştur. Boğazlıyan İlçesi ve çevresindeki höyükler den (Boğazlıyan, Yoğunhisar, Çalapverdi Yazıkışla, Devecipınar) anlaşıldığına göre Hitit uygarlığı ve Roma İmparatorluğu (Bizans) dönemlerinde ilçe ve çevrelerinin yerleşim merkezleri olduğu anlaşılmaktadır.Boğazlıyan İlçesi’nin kurulmuş olduğu bu bölge bir takım ünlü uygarlıklara sahne olmuştur.Anadolu’nun bir çok uygarlıklara beşiklik yaptığı kesindir. Boğazlıyan ise bu önemli bölgenin kavşak noktalarından biridir. Bu bölgede yeni Kızılırmak çayı içerisinde kurulan ilk önemli uygarlığın Hitit devleti olduğu bilinmektedir. Yukarıda belirttiğimiz gibi çevremizde de Boğazlıyan,Yoğunhisar, Çalapverdi, Yazıkışla, Devecipınar daki kalıntılar bunların birer belgesidir.Hitit tarihin eski krallık ile yeni krallık dönemi arasındaki (M.Ö. 1650- 1450 ) devri aydınlatacak önemli belgeler henüz ele geçirilemedi. Bu devirde Hitit Devleti’nin dolayısıyla bu bölgenin doğudaki Mitaniler tarafından işgal edilmesi muhtemeldir. Hitit uygarlığı ile Mısır Uygarlığı arasında yapılan Kadeş Savaşı’ndan sonra (M.Ö. 1295) Hitit Krallığı’nın çökmeye yüz tuttuğu görülür. Bu dönemde Hititlerin bir kısmı Frig Devleti’nin egemenliğine girmiştir. Ed’ler İskitler’le birleşip Asur Devleti’ne son verdikten sonra (MÖ 612 ) Anadolu’yu Kızılırmak’a değin ele geçirip Lidya ile sınır komşusu olmuşlardır.Çıkış nedeni bilinmeyen Kızılırmak Savaşında (MÖ. 585) Lidya Kralı Alyattes ve Med Kralı Kyaxares karşı karşıya gelmişler, fakat Thales’in önceden hesapladığı bir güneş tutulması sonucu taraflar anlaşmaya vararak Kızılırmak’ı iki devlet arasında ortak sınır kabul etmişlerdir. Böylece Boğazlıyan’ında içinde bulunduğu topraklara Med’ler egemen olmuştur. O doğrudan Kyrees (Kurus) tarafından İran’da kurulan Pers devleti (MÖ.559) Lidya’ya rakip olarak ortaya çıktığından MÖ.546 yılında Pers’ler Lidya’yı ele geçirmişler ve Lidya Krallığının siyasal yaşamı bitirmiştir. Bu olaylarla birlikte tüm ön Asya ve Anadolu dolayısıyla da ilçemizin yer aldığı topraklar Pers’lerin egemenliği altına girmişlerdir.MÖ. lV. Yüzyılda Makedonya Hükümdarı Büyük İskender Granikos (MÖ.334) İsos (MÖ.333) Gavgamela (MÖ.331) savaşları ile Pers’leri (İran’ı) yenip Anadolu’yu ele geçirdi ise de İran şehirlerinin zaptı ve Hindistan seferi ile uğraştığından Boğazlıyan Kapadokya’da kesin kuramadı.Büyük İskender’in MÖ. 232 yılında ölümünden sonra bölgede karışıklıklar devam etti. Anadolu Kelt’lerin (Galat’ların) istilasına uğradı. Kelt’ler orta Anadolu’ya yerleştiler ancak bağımsız bir devlet kuramadılar. Üç kabile halinde yaşadılar sonrada Roma’lılar Ücretli asker oldular.Bölge Kapadokyalılardan Aryarak Kabilesin’nin elinde kaldı.MÖ. 2. yüzyılda Roma’lılar bir çok fırsatlardan yararlanarak Anadolu’yu ele geçirdiler öylece bölgemizde Roma’lılar yönetimine geçti. MS. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Anadolu Doğu Roma İmparatorluğu’nun(Bizans) payına düştü. Orta çağda Anadolu çeşitliişgallere sahne olmuşsa da yine Bizans ’ lılarda kaldı.1071 yılında Büyük Selçuklu Sultana Alpaslan, Malazgirt Savaşı’nı kazanarak Anadolu kapılarını Türklere açtı. Danişment Gazi, Sivas,Amasya, Tokat, Kayseri, Malatya, ve Çorum’u ele geçirdi. Bu topraklar üzerinde Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı Danişment’ler Beyliği’ni kurdu.Boğazlıyan’ın toprakları bu beyliğe ait oldu.1077 yılında Süleyman Şah Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurdu. Anadolu Selçuklu Devleti; Giyasettin Keyhusrev, birinci İzzettin Keykavus, özellikle l. Alaaddin Keykubat zamanlarına eriştiği parlak devirlerinden sonra, iç sarsıntılar ve dış saldırılarla zayıfladı. Nihayet 1243 yılında Kösedağı Savaşı ile Moğollar’a yenilmeleri üzerine bir girmek zorunda kaldı. Bu felaketten bir türlü kendini kurtaramayan Selçuklular 1308 veya 1318 tarihinde yıkılıp gitti. Kösedağı bozgunu ve Moğol istilasının bu kötü sonuçlarına, rağmen Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli derecede rol oynadığı görüldü. Moğolların önünden kaçan göçebe Oğuzlar(Türkmenler) dalgalar halinde Anadoluya gelmişlerdir. Bu istila ile Anadolu Selçuklu Devleti çökerken, yeni gelen büyük Oğuz kitleleri Anadolu’nun fethini ve Türkleşmesini tamamlamıştır.Nasıl Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu’ya yoğun bir Türk akımı olmuşsa, Moğol istilası sırasında da Anadolu’ya adeta bir insan seli gelmiştir. Kaynaklara göre Oğuz boylarının büyük bir kısmı doğu, orta, güney, batı ve kuzey Anadolu’ya yerleşmişlerdir. Vali Demirtaş, Anadolu’nun büyük bir kısmını işgal altına almışlardır. Fakat kendisi yerini kayınbiraderi Eratna’yı Mısır’a kaçınca civarda Eratna Devleti kuruldu.1281 yılında ise bu toprakların Kadı Burhanettin Hükümeti kuruldu. (Kayseri) Kadı Burhanettin kısa bir saltanat devrinden sonra, Akkoyunlu Hükümdarı Osman Bey tarafından öldürülünce Sivas ’lılar bu bölgeyi Yıldırım Beyazıt’a teslim ettiler. (1393) 1402 Ankara Savaşı ’ndan sonra Yıldırım Beyazıt’ın yenilmesi ile Bölge Timur’un eline geçti. Fakat kısa bir süre sonra bu bölgeyi çelebi Mehmet tekrar Osmanlı topraklarına kattı.Anadolu’daki ana ticaret yollarından bazılarının bölgemizden geçtiği görülür. Bunlardan biri Kayseri’den (Boğazlıyan-Sarıkaya -Karamağara üzerinden) Zile’ye ulaşıyor. Bu yol Selçuklu’lar devrinde de kullanılmıştır. Bilindiği üzere Yozgat çevresi Orta Anadolunun diğer bölgeleri gibi yayla karekteri taşır. Bununla beraber çevremizde başka yerlerde çokça görülmeyen uzun vadiler vardır. Bu vadilere Türkçe “Öz” denilmektedir. Öz sözü Türk dilinin en eski hatıraları kabul edilen Güney Sibiryadaki Yenisey Kitabelerinde dere, çay dolayısıyla vadi anlamında geçmektedir.Moğol istilası sırasında Anadolu’nun çeşitli yerlerini (özellikle İçanadolu’ya yerleşen Kara Tatarların (Moğul) büyük bir bölümü, Ankara Savaşından sonra Timur tarafından Türkistan’a götürüldü. Timur’un 1404 yılın Kara Tatarların Anadolu’dan göç etmesi üzerine Yozgat ve komşu yöreler, eskiden beri Sivas’ın güneyinde ve Kayseri’nin doğusunda(özellikle uzun yayla) yaylayan Dulkadirli Türkmenleri tarafın işgal ve iskan edildi. Türkmenler, Oğuz elinin Boz Ok koluna mensup olduklarından Yozgat ve Komşu yörelerinde (Boğazlıyan dahil) Yurt tuttuktan sonrada Boz Ok adını taşımaya devam ettiler.XV. ve XVll. yüzyıllarda Boz Ok adı bölgeyi değil, orda yaşayan halkı ifade ediyor. Ancak daha sonra BOZOK bölge adı anlamını taşımaya başladı. Bu Cumhuriyet devrine kadar devam etti.XV. yüzyılda Yozgat ve komşu yörelere yerleşen ve Boz Ok adıyla anılan oymakların başlıcaları şunlardır: Kızılkocalu, Selmanlu, Agçalu,Çiçeklu, Zakirlu, Mes’udlu, Ağça Koyunlu,Kavurgalı, Demircilu, Şam Bayadı, Söklen Hisar Beglu, Kralu ve diğerleri. Adı geçen oymaklardan biri ikisi müstesna, hepsinin adlarını boy belgelerinden aldıkları görülüyor. Bu oymaklardan Çiçeklu Oymağı, Boğazlıyan ve çevresine yerleşmiştir.Prof. Dr. Faruk Sümer’in “Bozuk Tarihine ait araştırmalar” adlı eserinde “Çiçeklu Oymağı”adını Çiçek adlı Boy Beyinden almıştır. Karamanoğlu İbrahim Bey zamanında (1430) Kadirlilerin Karaman, iline yaptıkları Akında Çiçek oğluda bulunmuş ve Karamanlı’ lara esir düşmüştür. Çiçeklu Boyu Boğazlıyan yöresinde oturmakta idi. Çiçeklu’ların 1527 yılında Dulkadirli ailesinden Zünün oğlunun ayaklanmasına katıldıkları görülüyor.Çiçeklu’ların en büyük obaları taf olup,İkincisi Yaplısu (Yapalak) muftelif etkinliklerde çiftçilik yapmaktadır. Sipahizade olan Çiçek oğulları bir çok etkinliklere sahip idiler. “Yine Boz Ok Dulkadirli Beyliği sona erinceye kadar (1522) bu beyliğin elinde kaldığı bölge Dul kadir beylerinin oğulları tarafından idare ediliyordu. Bundar Çandır veya ona yakın Kozan Köyü’nde oturmakta idiler. 1522 yılında Rodos Seferi’ne çıkıldığı esnada Dulkadirli Beyliği’nin başında bulunan Şah Suvar oğlu Ali Beg, Kanuni’nin buyruğu ile birlikte gizlice öldürttüler. Ali Beyin öldürülmesi Dulkadir Beyliği’nin bir Osmanlı Eyaleti haline getirdi isede bu , devlete pahalıya mal olan isyanların çıkmasına sebebiyet verdi.1558-1559 tarihli deftere göre Boz ok sancağına bağlı Boğazlıyan nahiyesinde 199 köy ve ekinlik vardı. Bu köy ve ekinliklerde çiftçilik yapan halkın çoğu çiçeklu oymağına mensuptu.Bu nahiyedeki başlıca köyler ve etkinliklerden bazıları şunlardır: Baba Yağmur, Caferlu, Karakuyu, Gökçelu, Müderrislü (Diğer adı Çalapverdi), Ekizce, Karakoç, Sırçalu,(Sırçalıtekke)Pınarbaşı, Oğulcuk, Yoğunisalu (Yoğunhisar) Güzelce Köprü (diğer adı Uzunlu) bu deftere göre Boğazlıyan’da 594 vergi nüfusu vardır ve hepsi Türktür.XVll. yüzyılın ortalarında Boğazlıyan, Boz Ok Sancağının kazası haline gelmiştir. lX. yüzyılın ortalarında Boz Ok Kayseri, Ankara, Çankırı sancaklarını içine alan büyük bir eyaletin adı olmuştur. Boz Ok eyaletinin Boz Ok Sancağı ise şu nahiyelere ayrılmıştır. Yozgat, Kocalar, Akdağ ve Madenciler-Boğazlıyan, Çorum,Sorgun, Salmanlı vb. XX. yüzyılın başında Boz Ok, Yozgat sancağı adıyla Ankara Vilayeti’ne bağlanmış üç kazadan meydana gelmiştir. Yozgat (Merkez kaza), Boğazlıyan, Akdağmadeni (1272/1854-1328/1900) tarihli Ankara vilayeti salnameleri yıllık) Boğazlıyan son asırlarda gelişmiş bir yerleşim merkezidir. Burada bir beg ailesi yaşamaktadır. Aile mensuplarının hatıralarına göre ailenin en eski ceddi Deli Mehmet Beg olup Sivas’tan (veya o bölgeden ) gelmiştir. Yine bu hatıralara göre Kasabanın kurulması Mehmet Beg ile başlar. (Boğazlıyanlı oğulları) Mehmet Bey Bağdat’a tayin edilmiştir. Onun oğulları Ahmed ve Osman Begler babalarının yurduna dönerek yörenin idaresini ellerine almışlar, oğul ve torunlarıda yörenin ayanları olarak tanınmışlardırBoğazlıyan Osmanlı imparatorluğu döneminde daha büyük yerleşim merkezi olmaya doğru adım atmıştır. Boğazlıyan’ın kaderi Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Savaşı için doğuya giderken ordularından bir kısmı Boğazlıyan toprakları üzerinden geçmişlerdir. Yavuz’un orduları geçtikleri ırmak ve dereler üzerinde köprüler yapıyorlardı.İşte bu geçiş Tek Göz (Kayseri Köprüsü ) Paşaköy köprüleri ve Erkilet Bağları üzerinde yaptırılan “Toprakhan” Boğazlıyan’ın önemini artırdı.Tek Göz ve Paşaköyü Köprüleri’nin yapılması ticaret yolunun güneye kaymasına ve Boğazlıyan üzerinden geçmesine sebep olmuştur. Bağdat ticaret yolu Kayseri-Erkilet Yazıçepni Karakoç-Boğazlıyan Yenipazar (Keller)- Yozgat üzerine kaymıştır. Ticaret kervanlarının güvenliğini sağlamak için Boğazlıyan’a Jandarma Karakolu kurulmuştur.Başbakanlık Arşivi’ndeki kayıtlardan Boğazlayan’ın 1907’de Boz Ok Sancağı’nın bir ilçesi olduğunu, Enver Ziya Kara’dan “Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk Nüfus Sayımı” isimli eserinde Boğazlıyan ilçe merkezini 2745 nüfusa sahip olduğunu öğreniyoruz. (1831) 1892 tarihli salnameden (yıllık) Boğazlıyan’ın merkez bucağına bağlı 76, ilçeye bağlı Akdağ bucağının 37 köyü ile birlikte 113 köyden oluşan bir ilçe olup kaymakamı Osman Efendi’dir. Yine bu yıllıktan anlaşıldığına göre evvelce Akdağ’ın bir bucağı durumunda olan Boğazlıyan, daha sonra Akdağ’ı içine alan büyük bir ilçe olmuştur. Bu gelişmenin nedeni Oğuz Boyları’nın Boğazlıyan ve çerçevesine daha fazla yerleşmelerindendir. Boğazlıyan’da ilk belediye teşkilatı 1879 tarihinde kurulmuştur. 1909 tarihinde Bidayet (Tanzimattan sonra kurulan Nizamiye Mahkemeleri içinde, Asliye Mahkemeleri gibi çalışan ilkderece mahkemelerdir. ) Mahkemesi kurulmuştur.Boğazlıyan kaymakamı Akif Bey ilçe çevresindeki bataklıklardan dolayı yaz ayları için Hükümet Teşkilatını Uzunlu Köyü’ne nakli hakkında saraydan aldığı ferman ile 1300 (1884) Askerlik Şubesi’nin Boğazlıyan’da kurulması ve umumi harple ilçeden ayrılmanın sakıncalı olduğu nedeni ile Hükümet teşkilatı tekrar Boğazlıyan’a nakledilmiştir. KURTULUŞ SAVAŞI’NDA BOĞAZLIYAN Kurtuluş Savaşı’nda Boğazlıyan halkı T.B.M.M.’nin yanında yer almıştır. İstanbul Hükümetinin Şeyhülislam Dürrüzade Abdullah Efendiye yayınlattığı ( 11 Nisan 1920 ) Kuvay-i Milliye’nin ve T.B.B.M.’nin gayri meşru olduğu hakkında fetvaya karşı,. Ankara Müftüsü Rıfat Efendi’nin (Börekçi) öncülüğünde yayımlanan T.B.M.M. ve Kuvay-i Milliye’cilerin yasal ve dinen uygun, düşmanlara karşı mücadele ettiklerini ortaya koyan karşı fetvada 153 Anadolu Müftüsü ile birlikte Boğazlıyan Müftüsü Abdullah Efendi’ninde imzası vardır.Ayrıca T.B.M.M.’ne karşı Yozgat’ta Çapanoğulları İngilizlerin ve Osmanlı Hükümeti’nin teşviki ile isyan ettiğinden Boğazlıyan halkı yine T.B.M.M. nin yanında yer almıştır. Çapanoğlu isyancılarını (Halk arasında Pusadlar denir) Boğazlıyan’a sokmamak için silahlı mücadele edilmiş,bu çarpışmalar sırasında Molla Mehmet, Duran Kadı Mehmet, Cezayirli Mehmet (Hasan onbaşı)Efendiler şehit olmuşlardır. 23 Haziran 1920 Çapanoğulları isyanı Çerkez Ethem tarafından bastırıldıktan sonra Kılıç Ali Bey Boğazlıyan çevresinde eşkıyalık yapan isyancıları temizlemiştir.

YAZIÇEPNİ KÖYÜ

Yazıçepni, Boğazlıyan
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Git ve: kullan, ara
Yazıçepni, Türkiye
Yozgat
Bilgiler
Nüfus
256 [1] (2000)
Koordinatlar
Posta Kodu
66400
Alan Kodu
0354
Yönetim
Coğrafi Bölge
İç Anadolu Bölgesi
İl
Yozgat
İlçe
Boğazlıyan
Köy Muhtarı
Ali YÜCEER
Web Sitesi
[2]
Yazıçepni, Yozgat ilinin Boğazlıyan ilçesine bağlı bir köydür.
Konu başlıkları[gizle]
1 Tarihi
2 Kültür
2.1 Coğrafya
2.2 İklim
2.3 Nüfus
2.4 Ekonomi
2.5 Muhtarlık
2.6 Altyapı bilgileri
3 Dış bağlantılar
//

Tarihi [değiştir]

Kültür [değiştir]
Köyün gelenek, görenek ve yemekleri:Kayseri yöresinin tüm yemek çeşitleri

Coğrafya [değiştir]
Yozgat iline 104 km, Boğazlıyan ilçesine 14 km, Kayseri iline 42 km uzaklıktadır.

İklim [değiştir]
Köyün iklimi, karasal iklimi etki alanı içerisindedir.

Nüfus [değiştir]
Köy devamlı göç halindedir.Yakın zamanda mezra olması muhtemeldir.1960 yılından itibaren Almanya ve diğer Avrupa ülkelerine işçi gönderen Yazıçepnide,Türkiyenin kenleşme sürecine bağlı olarak iç göç olayıda yaşanmakta olup,köy halkı Boğazlıyan ve Kayseriye göç vermektedir.
Yıllara göre köy nüfus verileri
2007
305
2000
256
1997
246

Ekonomi [değiştir]
Tarim ve hayvancılık temel geçim kaynağını oluşturur.

Muhtarlık [değiştir]
Yerleşim yerinin köy tüzel kişiliği alması ile birlikte köyün tüzel kişiliğini temsil etmesi için köy muhtarlık seçimleri de yapılmaktadır.
Seçildikleri yıllara göre köy muhtarları:
2007 _ Ali Yüceer
2002 - Abdullah Ergül
1998-Baki EFE
1994 - Nafiz Yılmaz
1989 - Nafiz Yılmaz
1984öncesi -Celalettin ÖZTÜRK(paşa)
(1959) Kadir ÇEPNİ

Altyapı bilgileri [değiştir]
Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamaktadır.Taşımalı eğitim uygulaması kapsamına alınmıştır. Köyün içme suyu şebekesi vardır ancak kanalizasyon şebekesi yoktur. Ptt şubesi yoktur ancak ptt acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.1990'lara kadar köye renk katan göl,şekerpancarı yetiştiriciliği ve diğer tarım ürünleri için yeraltı suyu kullanımının artması sonucu yeraltı suyu seviyesindeki düşmeye bağlı olarak beslenme kaynaklarını yitirmiş ve kurumuştur.

16 Eylül 2008 Salı

SONBAHAR

kolay değil gitmek
öyle kolay değil ağlayamamak
bir avluda seni düşünmek öyle
kolay değil bu şehir
sonbahar sen sonbahar
kolay değil öyle yaşamak seni
beklemek kolay değil
sabahları erken kalkmak
akşamları geç yatmak
öyle kolay değil bu kente yağmur yağsa
sabahçı kahveleri var
ışıkları da var bu şehrin
her mevsim sonbahardır
asıl mevsimlerdir sonbahar
senin için bahanedir
ben sonbaharım benim adım sonbahar
ben bahaneyim şimdi seni yaksam
bu kağıtta ben birazda ağlarım
burası sonbahar her mevsim sonbahar
kolay değil öyle beklemek
sonbahardayken özlemek
kolay değil bu akşam
bu sabahçı kahvesinde
geri dönmek bir şehre öyle
kolay değil unutmak
seni düşünmekten daha kolay değil
bu mevsim sonbahar
benim adım sonbahar

Hüseyin Cayıklı